20 Aralık 2012 Perşembe

Ada Vapuru...

Dışarıda bırrrr dedirten bir hava.Aklımda ise Büyükada. Ne güzel olurdu şimdi orada olsak, denize nazır kahvelerimizi ya da buz gibi limonatalarımızı yudumlasak...Mis gibi çiçekleri koklayıp, deniz havasını içimize çeksek.Biraz yürüsek, adadaki o güzel evleri süzsek, biraz da yorulup faytona binsek. Sonra da otursak gün batımına karşı balığımızı yesek, martıları dinlesek. Ama yandan çarklı ada vapuruna binmeden sokak simitçisinden çıtır simitleri almayı unutmasak... Of çok mu uzak şimdi bu hayaller:(

19 Aralık 2012 Çarşamba

Dumanlı Dağlar...

İlkokuldan beri öğretilen, ülkemin en yüksek dağını,Ağrı Dağı'nı, işte ben onu gördüm,yaşasınn....
Ve diğer dumanlı dağı da unutmamak lazım;) Palandöken...

Sarı Gelin...

Nice hikayeler vardır Anadolumda, nice ağıtlar, nice türküler...Mutluluğa ulaşamamış nice sarı gelinler. Kaderleridir belki de kavuşamamak... O kader ki,bizleri de alır götürür uzaklara..Sarı Gelin'in yurduna, Anadolumun tam da doğusuna, çarşı pazarına... O kadar alışmışız ki İstanbul'da birşeyleri çok çabuk tüketmeye,hızlı yaşamaya... Bir bakıyoruz koskoca Erzurum'u bir günde bitirmişiz. Trafik yok,köprü yok. Yani bir yerden bir yere ulaşmak için saatlerce yol gitmek yok. Palandökeni,Cağ Kebabı, Kadayıf Dolması,Çayı, Kıtlama Şekeri, Yakutiye Medresesi, Erzurum Kongresi, Kaplıcaları, Oltu Taşı, Taşhan ve Erzurum Evleri derken, iki günlük Erzurum gezimizin 1.günü sona ermiş bile. Hadi bakalım, dilimizde sarı gelin ezgileri ile başlayalım gezimize... Her ne kadar rötarlı başlasak da, mutluluğumuzdan hiç birşey kaybetmiyoruz o gece; çünkü verdiği sandviçlerle alıyor gönlümüzü THY;) Uzun uçuştan, şehre inip, kiraladığımız araca ulaşıp, konaklayacağımız eve eşyalarımızı bıraktıktan sonra; başladık bir çorbacı aramaya. Tam da yerine gelmişiz. Erzurum'da sadece çorbanın satıldığı, çorbanın da zeytin ve turşu ile ikram edildiği yerler varmış. Erzurum'a gitmeden önce, "bi daha mı gelicez Erzurum'a" mantığıyla araştırdık, ne yenilir ne içilir diye baktık. Tabi ki ilk sırada Cağ Kebabı ve Kadayıf Dolması yer alıyordu. Onu mantıya benzer Hıngel'i, maydanoza benzer aş otuyla yapılan Ayran Aşı, Ekşili Dolması, Civil Peyniri, balı ve daha birçok lezzeti takip ediyordu. Erzurum' a kadar gidilir de oltu taşı almadan gelinir mi? Hemen Taşhan' a gidiyoruz, uzun pazarlıklardan sonra, alıyoruz güzel takıları. Fakat doğusunda da olsa ülkemin, taklitçiliğin alıp başını gittiğini, oltu taşının sahtelerini görünce anlıyoruz.
Tabi zaman az olunca sabah erkenden kalkılır, yöresel kahvaltı yapabileceğimiz yerler aranır ve Erzurum Evleri'ne ulaşılır. Karınlar öğlen Cağ Kebap yeninceye kadar bir güzel doyurulur;)
Erzurum'da kış olimpiyatları yapılınca sokak lambalarını da kayakçı figürleri süsler. Ayrıca basit bir düzenekle kurulmuş çayocaklarına, lezzetli demleme çayları içebileceğiniz bu mekanlara, cadde üstü, sokak arası her yerde rastlamanız mümkün. Belki de o çayın lezzetine lezzet katan; yanındaki kıtlama şekeri,limonu ya da dostlarla yapılan sohbeti.
Erzurum'a oltu taşının bir heykelini dikmek gerek tabiki;) Bu güzel taşları bulabileceğiniz en iyi yer, Taşhan...
Bulunduğunuz yer Erzurum olunca dikkat etmekte yarar var:)
Eski Erzurum'u görmek istiyorsak eğer, müze olarak kullanılan Yakutiye Medresesi'ni gezmek lazım.
İşte asıl geliş amacımız... Hani bir yerin iyi mi kötü mü olduğunu;"a o da mı gelmiş, bak bu ünlü de gelmiş..."dedirten duvardaki fotoğrafları görünce anlarsınız ya, işte cağ kebabını ilk yapanlardan biri olan o mekanda yedik kebaplarımızı.
E tabi üzerine tatlı da yemek lazım;)
Erzurum'da yöresel yemeği yöresel bir ortamda yemek istiyorsanız muhakkak Erzurum Evleri'ne uğramanız lazım.
Erzurum'un meşhur yerlerinden biri daha. Oradan da, döner yemeden gelmeyelim dedik.
Erzurum caddelerinde ilerlerken,ülkemizin haritasının olduğu bir pano dikkatimizi çekti..Üzerinde,"Yaz..! Zaferden Sonra Hükümet Şekli Cumhuriyet Olacak. Mustafa Kemal ATATÜRK" yazıyordu. Kelimelerin bittiği an, işte o andı. Hep zorlanmışızdır Erzurum Kongresi'nin kararlarını öğrenirken. Üniversite sınavının olmazsa olmazlarından. İşte biz şimdi o kongrenin yapıldığı yerdeyiz. Küçük bir bina. Kısa bir zamana kadar lise olarak kullanılıyormuş. İçeride bir oda. Atam'ın masası, orada oturmuş, kurtuluş için kararlar almış, küçücük bir grupla çığ gibi büyüyen bir ordu oluşturmuş. Ürperiyoruz, heycanlanıyoruz ve gururla oradan ayrılıyoruz.
O bina ki bir milletin kurtuluşunun kararlarının alındığı, o lider ki onu anlatmaya kelimelerin yetmediği...

12 Eylül 2012 Çarşamba

Yeni Başlangıç...

Hani bazen insanların hayatında yepyeni başlangıçlar olur ya, işte ben de şimdi o dönemdeyim...Tayin ve yeni okul...Dolu dolu geçen 5 yıl..Ulu Önderimizin adını taşıyan okulumdan, Atam'dan, çok şey öğrendim, orda büyüdüm..Tam gün çalıştığımızdan dolayı, bazen ailemden çok okuldaki öğretmen arkadaşlarımı gördüm..Onlarla ağladık, onlarla güldük...İşte bundan dolayı zor geldi ayrılık, biraz da yaş ilerledikçe ağır geliyor ayrılıklar...Kolay değil tabi, emeği bırakmak zor... Neyse, uzun lafın kısası;Bütün yaşananlar ve yaşatılanlar için, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum, hepinizi çok seviyorum...Bundan sonraki yolculuğumuz Başakşehir 'de devam edicek, yolum ve yolunuz açık olsun:)

2 Ağustos 2012 Perşembe

Komik;)

Çooookkkkk olmuş yazmayalı:) Geri dönüşü de Sevgili Gülçin Karadeniz'in paylaşımı olan,çok beğendiğim iki karikatürle yapayım dedim. Nedendir bilinmez, evleninceye kadar"Ne zaman evleneceksin?" diye sorarlar, evlendiğinde de "Çocuk ne zaman?" derler;) Ama bilinmez ki, günümüzde, hayatımızın geri kalanını etkileyecek bu iki olayı gerçekleştirmek çoooooooooook zor...Gerçi ben birincisini gerçekleştirdim ;) İkinci soruya da karikatürler cevap olsun:) Hadi bakalım hayırlıya dımbırlıya, seviyorum hepinizi:)

10 Mayıs 2012 Perşembe

Menemennn..

Bu pazar kahvaltıya menemen yemeğe gidelim mi? Eğer gidelim derseniz, İstiklal Caddesi üzerindeki, birazcık salaş fakat çok lezzetli menemenlerin yapıldığı, menemenciye gitmenizi öneririm...

100...

"Ne şanslı di mi 100'ü boyadı" sözleri arasında; Masaları, balonları, oyun hamurlarını, ikindi kahvaltısını, 100.gün pastasını, hepsini oy kararıyla bahçeye çıkardık...Sınıfa getirdiğimiz bol şekerli, çikolatalı 100 abur cuburumuzu da sayıp ucundan biraz tadına baktık;) Sayı kavramı, heyecan, farklılık, sabır, mutluluk gibi kavram, davranış ve duygulara yönelik bir çalışmamız daha 2011-2012 yılı için sona ermiş, Yıldızlar Sınıfı iftaharla sunmuştur;)